Cennet anaların ayağı altındadır.
Geride bıraktığımız hafta seçimlerin bitmesiyle yavaşlayan kent gündemi, Kadına şiddetin Balıkesir’deki en çirkin görüntüleriyle hareketdi. Yaşananların kamuoyuna duyurulmasında, gazeteci arkadaşlarımızın haberi veriş biçimi de haberin gündemin ön sıralarında yer almasını sağladı. Ancak kullanılan fotoğraflar ve haberin dili sorunluydu ve kadına yönelik şiddeti yeniden üretmekteydi.
20-24 Haziran tarihlerinde Balıkesir kent merkezinde yayınlanan 10 yerel gazetenin birinci sayfalarındaki gündem başlıklarını inceleyerek hazırladığımız Birincisayfa bölümümüzle bu haftada gazetemizdeki yerimizi aldık.
Geride bıraktığımız hafta yerel gündem, aile için şiddet haberlerini saymazsak, sakin bir hafta geçirdi. Yaz havasına giren yerel gazeteler, kentte olan biten birçok farklı olayı birinci sayfalarından okuyucularına aktardılar. Haftanın en ses getiren haberi ise, yerel gazetelerin kurbanı büyük fotoğraflarla teşhir ettiği aile şiddet haberleriydi. Olayın kendisinden öte yerel gazetelerde yayınlanış biçimine dair birkaç söz söyleyeceğiz.
Ayrıca geçen hafta “çiçeği burnunda” vekillerimizin mazbata alma haberleri ve Çarşamba günü Atatürk Stadyumunda düzenlenen “9.Türkçe Olimpiyatları” da Balıkesir gündeminde öne çıkan diğer haberlerdi.
Vekillerimiz mazbatalarını aldı
Pazartesi günü yerel gazeteler haftaya dağınık gündem maddeleriyle başladı. Hafta sonu sakin geçen Balıkesir’de geçen haftanın ilk gününün de sakin başlaması doğaldı. Ancak haftanın ilk gününden itibaren gündem seçim sonuçlarının ve milletvekillerinin resmi gazetede yayınlanmasının ardından mazbatalarını alan yeni vekillerimizle hareketlendi.
AKP’li ve CHP’li vekiller, geçtiğimiz hafta Pazartesi günü mazbatalarını aldılar. MHP’li Ahmet Duran Bulut ise mazbatasını Çarşamba günü aldı.
Mazbata almaya ilk olarak CHP’liler vekiller geldi. CHP’nin bu dönem mecliste Balıkesir’i temsil edecek milletvekilleri Namık Havutça, Nedret Akova ve Haluk Ahmet Gümüş, İl Başkanı Sıtkı Gider, Merkez İlçe Başkanı Hakan Şehirli ve parti yöneticileri eşliğinde milletvekili mazbatalarını aldılar. CHP’lilerin ardından Adalet Sarayı’na gelen AKP’li vekiller burada mazbatalarını alarak kendilerini bekleyen basın mensuplarına renkli görüntüler verdiler. Mazbata almadan önce AKP’li vekiller Merkez İlçe Başkanlığını ziyaret ederek, pasta kestiler.
Mazbatasını en son alan MHP’nin Balıkesir’deki tek Milletvekili Ahmet Duran Bulut ise mazbatasını aldıktan sonra yaptığı açıklamalarla yerel gazetelerin birinci sayfalarında yer aldı.
Balıkesir´de Türkçe Şenliği
Geçen hafta milletvekillerimizin mazbata almalarının yanında Balıkesir gündeminde öne çıkan bir başka haber ise bu yıl dokuzuncusu yapılan Türkçe Olimpiyatları’ydı. Günler öncesinden başlayan hazırlıklar, tanıtım ve duyurular sonucunda ortaya çıkan Türkçe şölenine Balıkesirlilerin ilgisi büyüktü.
Atatürk Stadı´nda düzenlenen programa 20 ülkeden 100 civarında öğrenci gösteri yaptı. Türkçe şarkı ve şiirlerin yanı sıra farklı ülkelerin folklor gösterileri de beğeniyle izlendi. 130 ülkeden bin öğrencinin katıldığı Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’nın Balıkesir´de yapılan turnesini yaklaşık 35 bin Balıkesirli izledi. Geceye protokolde büyük ilgi gösterdi. Milletvekillerinden tutun da Vali Vekili Selda Dural’a, Belediye Başkan’ından birçok üst düzey bürokrata kadar pek çok kişi sahnenin önünde kendileri için ayrılan alanda gösterileri izlediler.
Organizasyon hak ettiği ilgiyi yerel gazetelerden de gördü. Gecenin ertesinde birçok yerel gazete Türkçe Olimpiyatları’nı birinci sayfalarından gördüler. Ayrıca Balıkesir Turnesine katılan öğrencilerin çeşitli kurumlarda yaptıkları ziyaretlerde gazetelerin birçoğunda yer aldı.
Türkçe ile yeni bir dünya kuruluyor
Türkçe Olimpiyatları 9 yıldır bu kadar önemli hale getiren nokta, Türkiye’nin dünyadaki etkinliğinin artık dil ve eğitim üzerinden kurgulanıyor olması.
Tabi bir de bu hadisenin fikri altyapısı var. 20 yüzyılın sonlarında özellikle Sovyetlerin yıkılmasıyla gün yüzüne çıkan dünyadaki değişim dalgasını en iyi değerlendirenlerin başında Türkiye’den giden eğitimciler gelmiştir. Aslında Türkçe Olimpiyatları, 1990’larda kısır çatışmaların içinde boğuşan Türkiye’nin içinden çıkan birkaç gönüllüyle, ilk olarak Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine daha sonra dünyanın pek çok ülkesine gidenlerin oralarda başlattıkları eğitim çalışmalarının 21. Yüzyılda meyvelerini vermeye başladığını göstermesi açısından önemli bir göstergedir.
Kısacası geçen hafta Çarşamba günü 20 farklı ülkeden 100 çocuğun hep bir ağızdan Türkçe söylediği gibi “Yeni bir dünya kuruluyor, Türkçeyle”.
Aile içi şiddet ve yerel gazetelerin tavrı
Gelelim geçen haftanın en çok konuşulan ve bize göre yerel gazetelerde veriliş biçiminin sorunlu olan habere.
Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü yerel gazetelerin bir kısmı manşetlerinde bir aile içi şiddet haberine yer verdi. Merkez Karaoğlan Mahallesi’nde ikamet eden 5 kişilik bir ailede yaşananlar tüyler ürperticiydi. Eşinin ailesi ve kendisiyle ilgili bazı sorunlar yaşan kadın, hapsedildiği evin camından atlayarak, komşuların yardımıyla polise başvurdu.
Ağır bir şiddet ve işkence gördüğü gazetelerin birinci sayfalarından verilen boy boy fotoğraflarla anlaşılan kadının hastanede tedavisi yapıldıktan sonra İzmir’deki ailesinin yanına gönderildi. Çocuklarıda beraberinde alıp körfeze giden Eş ise polisin operasyonuyla yakalandı. Gazetecilerin neden yaptın? Sorusuna “Neden yaptığımı ona sorun” şeklinde cevap verdi.
Yukarıda kısa özetlediğimiz bu olayı Birincisayfa’ya taşımamızın tek nedeni geçen haftanın en çok konuşulan haberi olmasının yanı sıra gazeteci arkadaşlarımızın özellikle iyi niyetle yapmaya çalıştıkları bir haberin aslında ters etki yaptığını anlatmak istememizdendir.
Medya’nın aile içi şiddetle imtihanı
Öncelikle haberlerin birçoğunda şiddete uğrayan kadının ismi kodlanarak (N.Ö. gibi) bazılarında ise ilk isimler açık verilmişti. Ayrıca şiddete uğrayan kadının fotoğraflarına birkaç gazete dışında kimse siyah bant çekme ya da mozaikleme ihtiyacı hissetmemişti. Oysa yerel gazeteler haberin etik kodları gereğince mağdur pozisyonundaki kadının kimliğini belirtecek fotoğrafları mozaikleyerek vermeleri gerekirdi. Ayrıca kadının eski fotoğrafıyla, şimdiki yara bere içindeki fotoğrafları da yan yana verilmişti.
Arkadaşlarımızın bu fotoğrafları iyi niyetle, olayın vehametini ve iğrençliğini gözler önüne sermek için böyle bir şey yaptıklarını düşünseler de yaptıkları habercilik, yaşan şiddet vakasını yeniden üretmek yani pekiştirmek, şiddete uğrayan kadını yanlızlaştırmak, şiddeti uygulayan kişiyi dolaylı olarak haklılaştırmak ve daha pek çok ters etkiye sebep oluyorlardı. Çünkü bu fotoğrafların bu şekliyle yayınlanması aynı zihniyetteki pek çok erkek için hem bir skor ya da başarı hem de “eşine yanlış yapan kadın”ın nasıl cezalandırılması gerektiğinin gerçek hayattan kesitlerle anlatıldığı bir örnek olay algılaması yaratıyordu. Yani böyle bir habercilik biçimi erkekleri cesaretlendirerek şiddetin yeniden üretilmesini sağlar.
Medya mağduru rencide ediyor
Ayrıca kadını döven eşin fotoğraflarına siyah bant çekilmesi, yani yüzünün saklanması ise, asıl teşhir edilecek kişinin toplumdan saklanmasına neden oluyordu. Yani yasalarla suçluluğu ispatlanmamış kişilerin isimlerinin ve kimliklerinin gizli tutulması kuralı, gazeteci arkadaşlarımızın eliyle, dolaylı olarak suçluyu koruyordu. Adam böyle bir suç işlese bile toplum tarafından bilinmiyor, hayatına kaldığı yerden devam edebiliyor. Bu arada kadın da rencide olmuş bir şekilde hayatını sürdürüyor.
Zira adam yakalandıktan sonra “Neden?” sorusuna verdiği, “O suçunu biliyor” açıklamasının da haberlerde yer verilmesi yine gazeteci arkadaşlarımızın suçlunun kendini haklılaştırmasına yardım etmekten başka bir işe yaramıyordu. Hiçbir suç, bir insanın işkenceye maruz kalmasını ve fiziksel şiddet görmesini haklılaştıramaz.
Aslında erkeklerin kadınlar üzerinde neden şiddete meyilli olduklarını Psikanaliz perspektifinden burada anlatırdık ama onu da başka bir zaman anlatırız artık.
------
Kadına şiddet sıradan olarak görülüyor
Bu olayla ilgili daha fazla söz söylemeye gerek yok ancak bir de olayın gazeteler açısından çarpıcılığını ortaya koymak adına Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinin yaptığı bir araştırmadan bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Günlük satışı 300 binin üzerinde olan ulusal gazetelerde, 1 Eylül 2006 - 31 Ağustos 2007 tarihleri arasında yer alan ve mağdurlarını kadınların oluşturduğu aile içi şiddet konulu haberlerin analiz edildiği çalışmada, bin 400 haber incelenmiş.
Yapılan araştırmaya göre, gazetelerin aile içi şiddetin sadece "ilgi çekici" olarak kabul edilen polisiye boyutuyla ilgilendiğini ortaya koyuyor. Medya şiddeti toplumsal bir sorun değil adli bir vaka olarak görüyor ve haberlerin yüzde 87`sinde saldırganın değil kurbanın fotoğraflarına yer verilerek kurbana ikinci bir darbe daha vuruluyor.
Gazeteler aile içi şiddet olaylarını toplumsal bir sorun olarak görmediği gibi, yaşanan olayları daha çok bireysel şiddetle ilişkili, polisiye vakalar olarak haberleştiriyor. Gazeteler haberlerin genellikle sansasyonel boyutuyla ilgileniyor.
Araştırma sırasında incelenen haberlerin, benzer olaylarla karşı karşıya kalan kadınların sorunlarının çözümü için bilgilendirici ve yol gösterici yönü bulunmazken, haberlerde şiddete karşı var olan düzenlemeler, başvurulabilecek telefon hatları ve sığınma evleri hakkında hiçbir bilgi yer almıyor.
Araştırmaya göre yine bu tür haberlerin yüzde 8’inde görsel malzeme kullanılıyor ve haber başına birden fazla fotoğraf karesine yer veriliyor. Aile içi şiddet haberlerinde olay anı ya da olay yeri fotoğrafından çok, saldırgan ya da mağdurun eski dönemlerine ait fotoğraflar kullanılıyor. Şiddete uğrayan kadınların fotoğraflarına saldırganların görüntülerinden yüzde 16 oranında daha fazla yer veriliyor. Fotoğrafların yüzde 87’sinde şiddete uğrayan kadınlar teşhir ediliyor.
Medyadaki haberlerin yüzde 86`sında fiziksel şiddete değiniliyor ancak psikolojik ve ekonomik şiddet, ayrı bir şiddet türü olarak değil, çoğunlukla fiziksel şiddete uğrayan kadının öyküsünü anlatırken değinilen bir ayrıntı olarak kullanılıyor.
Medya aile içi şiddetin daha çok görünür tahribatıyla ilgileniyor. "Kırık kol, mor göz, patlak kafa" gibi kadınlarda ortaya çıkan bedensel tahribata ilişkin ifadelerin haberlerde yer alma oranı yüzde 13.7 iken "stres, depresyon ve bunalım" gibi ruhsal tahribata ilişkin kavramlar haberlerin sadece yüzde 2.9`unda yer bulabiliyor.
2007 yılında yapılan araştırmada bahsedilen başlıklarla bizim anlattığımız olay arasında benzerlikler var değil mi?
-----
Bu haftalık da birinci sayfa bölümüzün sonuna geldik. Yazılarımızı her hafta Balıkesir’in en iyi gazetesi Politika’dan, kentin an be an güncellenen haber sitesi www.balikesipolitika.com ‘dan ve geçmiş yazılarımızla birlikte http://birincisayfa.blogspot.com ‘dan takip edebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder